İçimdeki Sessizliği Arıyorum: “Bizim dünyamız” denen bir sistemde yani tamamen hatalı bilgi koşulunda yaratıldım. Böyle bir sisteme sokulmamın sebebi, önünde sonunda şu anda yaşadığım gibi yaşamaktan yorulmak ve mümkün olan her şekilde bu sistemden çıkmaya çalışmamdır.

Böyle bir hayatın şu anki varlığımdan ne kadar farklı olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Bu sistemde herkes, sanki tek bir bedene, tek bir zihne aitmiş gibi, ortak arzu ve niyetle, tek bir bütün olarak birbirine bağlı ve birbirini anlar şekilde. Sanki sağlıklı bir vücuttaki organlar gibi, her organ diğer tüm organların yaşamını sürdürmek için kendisinin ne yapması gerektiğini bilir çünkü.

Bu nedenle, görüldüğü üzere mide bulandırıcı bir şekilde ne istiyorsam onu yapıyorum ve her zaman egoist doğamın bana her durumda en haz verici olarak gösterdiği şeye doğru ilerliyorum. Gerçeğin kendisi, etrafımda biriken tükettiklerim ve salgıladıklarımın içindeki çürüme tabakasının içinde saklı. Bu çürüyen katman etrafımda ne kadar çok toplanırsa, nispeten hızlı bir şekilde geçmem gereken durumları aşmama ve içimde yeni, taze ve benim için tamamen beklenmedik bir şeyin olduğu durumu ayırt etmeye başlamama o kadar yardımcı olur ki. Böylece diğer tüm durumlardan seçim yapabiliyor ve bu şekilde yeni bir varoluş seviyesi oluşturabilir duruma geliyorum.

Geleceğim, küçük ve karanlık dünyamdan çıktığımda ortaya çıkacak olan gerçek dünyamda ve bu çok daha geniş, parlak ve gerçek dünyaya girmek için küçük ve karanlık dünyamdan çıkma arzusunu geliştirmemle paralel ilerliyor gibi…

Yıkıcı bir tutuma sahip olan ben şapşik, ister kendi elimle ister doğal olsun hiçbir felaket yoktur ki önce iç dünyamda yaşanıp sonra olaylar dünyasına yansımış olmasın. Bütünlükten yoksun olmam ve kendimi sevmemen birçok felaketin, afetin, savaşların ve yıkımın sebebi. Kendi yetersizliklerimi örtbas ederek sorumluluklarımdan kaçmak için, her biri birer yaratıcı olan sanrılarım, öncekilerden bile daha yırtıcı ve görünmez olan yeni bir düşman icat etmişimdir: dünya terörizmi. Maalesef, gerçek mahiyetini içimde anlayamadığım sürece bu düşmanı asla yenemem sevgili şapşiğim.

Sanki kendimi izlemek, tüm çözümlerin anahtarı gibi. Ne dersin şapşiğim?

Özgürlük, hakikat veya mutluluk istediğimi söylüyorum, ancak varlığıma hükmeden faktörler, yani içimdeki olumsuz hallerime duyduğum sevgi, şikayetlerim ve gizli kıskançlıklarım, içten pazarlıklılığım, tembelliğim, korkularım, şüphelerim ve hoşuma gitmeyen şeyler, bambaşka bir şey istiyor. Ve ben, içimdeki yaratıcı gücün gizlice isteyerek bilinçsizce yansıttığım her şeyi gerçek yapacağını anlamıyorum.

Hadi şimdi sıra içimdeki sessizliği aramada; şiddete veya güce başvurarak değil, sadece anlayarak…İçimdeki sesler, duyulmak için haykırıyor, dikkatimi çekmek için çırpınıyor. Cehaletim onları sessizliğe mahkûm ediyor sadece; ihtiyaçları yine karşılanmıyor.