Mutsuz Aile Belgeselcisi: Bugün, gün adaletiyle doğar diyor kalbim, yeryüzünün mahkemelerini ele geçirebilirsin, ancak vicdanım ve gökyüzünün mahkemeleri kıl kadar şaşmaz. Düşüncesizce istiyor olabilirim, düşünmeden, tartmadan. Elbette özgür olmak, mutlu olmak hakkın şapşiğim ama başkalarının özgür ve mutlu olma haklarını gözeterek. Çünkü gerçeklik ile olan ilişkimin onarılması için buradayım.
Hangi düşünce, ilke, kuralla sertleştiysen, bırak gitsin o çöpler. Bırakmayı seçmeyen ve yargılayan egom be şapşiğim, sıkışmış ve öfkeli parçam. Yaşam için, şefkat için esne lütfen, olduğu gibi kabul et, egemen olmak, yönetmek yerine kalplere dokun, bunları yapamıyorsan da sadece dur o zaman sevgili şapşiğim. Sert oldukça, bedenim içsel depremleriyle yıkılacak, hastalıklar peşimi bırakmayacak, çünkü gökyüzünün adaleti bedenimden başlıyor sanki. O aptal inadımın bana, özüme ait olmadığını anla artık. Yeryüzünde düşman, yanlış, kötü, çirkin diye bir şey yok, yalnızca yerinde olmayanlar var ve bu yaşam yapbozunu içimden başlayarak tamamlamak, kendini bilmek asıl görevim, kusursuz kurgulanmış bir belgeseli izler gibi.
Bu belgeselde en zor anlarında ne mi yapmalısın?
En bunaldığın,
Kendini güçsüz, aciz, çaresiz, pili bitmiş hissettiğin zamanlar,
Gözlerini bir an için kapa ve düşün:
“İmrenmeyeceksin, komşunun hiçbir şeyine’’ diye seslenen bilgelerin sesine biraz daha yakından bak.‘’ “İmrenmeyeceksin!” emrinin harika bir ekonomi kuralı olduğunu da görüyorum. Eski Ahit, sosyal ve kültürel bağlamdaki değişimler veya On Emir’i sonradan Yehova’ya izafe eden ilaveler sebebiyle farklı çözümlemeler içerse de prensiplerin en basiti ama en temeli olan ‘’Arzulamayacaksın!’’ uyarısını özünde barındırdığını hisset be güzelliğim.
‘’Arzulamak’’ kavramına bugün yüklediğim anlamın aksine, klasik anlayışım bu kavramı olumsuz ve etimolojisini de düşündüğümde insana zararlı bir şey olarak nitelemekteydi:
“Bu kadim kanunlar, içine düştüğüm büyük yanılgıyı gözler önüne seriyor sanki. Güç kazanma ve sahip olma içgüdüm ve ‘’dışarıdaki’’ bir şeyin beni tamamlayabileceğini veya zenginleştirebileceğine inancım. İnsan arzuladığında, odak noktasında bir kayma yaşanıyor şapşik. Kendi evrimime doğru hareket etmek yerine, başkalarının dilediği şeyleri başarmayı amaçlıyor ve arzuladığı şeylerin de kölesi haline geliyorum.”
İçimde yarattığım şeyler, başkalarına ait olamaz. Ben onları arzulamıyor, düşlüyorum.
Düş ve gerçek bir ve aynı şey sevgili şapşiğim.
Öyleyse, her türden arzuyu yaratabilir ve deneyimleyebilirim, ne var ki, düşüm yalnızca benimdir.
Hadi silkelen, kalk ve tekrar ileri atıl,
Yüce hedefine doğru!
Ve bu kez daha güçlü olarak hamlede bulun!
Yolcu yolunda gerek…