Bilindiği üzere, üzerinde yaşadığı gezegeni yok ederek hayattan haz almaya çalışan yegane geri zekalı varlık insandır. Hal böyleyken de oturup düşünmemiz lazım. Kapitalizmin bitişi ve doğal kaynakların bizim zamanımızda tükenmesinden sonra nasıl hayatta kalacağız?
Bilinen bir geçek vardır ve esasen şarkılara da yansımıştır: “Dünyaya geldik bir kere” “Boş vermişim boş vermişim boş vermişim dünyaya” “Yiyelim içelim yarın hepimiz öleceğiz” gibi… İnsan sadece alacağı hazların derdindedir ve başka bir şeyle de ilgilenmez.
Bu yüzden dünyadaki her şeyi kendi hazzı ve menfaati için sömürür. Bir taraftan zeka açısından yeryüzündeki en gelişmiş varlıktır ama zekasını geri zekalıca kullandığı için de yaratılışın en salağıdır. Gece olmadan gündüz olmaz, acı olmadan da tatlı olmaz. Doğada algıladığımız her şey iki zıt kutuptan oluştuğu için zeka, salaklık olmadan olmaz.
Zekamızı geri zekalıca kullanmanın bizi defalarca yıkımların eşiğine getirdiğini biliyoruz. Ancak her yeni nesil bir öncekine kıyasla daha akıllı doğduğundan ‘nasılsa bize bir şey olmaz’ mantığı da gelişerek o nesle uygun salaklık derecesini oluşturur. İki zıt koşul bir kişide var olur.
Hayattan da ders almanın iki yolu vardır. Ya ızdırap çeke çeke ‘yeter’ der ve artık aynı naneyi yemezsiniz ya da nerede yanlış yaptığımızı anlar ve bu konuda değişmenin yolunu ararsınız.
Toplumda ‘kafası yerinde olanlar’ şu ana kadar insanoğlunun ‘kendi kafasına göre’ kurduğu tüm sistemlerin çöktüğünü gördüğü için, doğal olarak insan kafasından çıkmış felsefe ve dinlerle bir yere varamadığımızı ve varamayacağımızı anlamış durumda. ‘Kafası yerinde olmayanlar’ için diyecek bir şey yok, kişi doğar, yaşar ve ölür, o kadar.
Hayata karşı biraz daha duyarlı olanlar ise değişimin gerekliliğinin farkındalığına yaklaştıkça uygun bir yol yordam ararlar. İnsanın iyi geleceğine örnek olabilecek tek sistem ise doğanın kanunlarıdır. Zira doğa her şeyi denge ve ahenk ile, tüm parçacıklarını bir bütünü oluşturmak için dahice kullanmıştır. Bu yüzden ‘kendi kafamıza göre’ giderek kendimizi daha fazla ızdıraba sürüklemenin bir alemi yoktur.
Hal böyleyken gündemdeki konulardan biri olan şu soruya bir bakış açısı getirmeliyiz: ‘Geleceğin ekonomisi ne olacak?’
İnsan dışındaki doğanın tüm düzeni ihtiyaca göre yaşamaktır. İnsan ise var olması için ihtiyaç ile lüks arasında bir çizgi seçmek zorundadır ve ihtiyaç dışı olan unsurları bırakmalıdır. Yoksa hayat tarafından bırakmaya zorlanacaktır, örneğin doğal afetler ve savaşlar yüzünden…
Kapitalizmin sona erdiği malum. Geçiş süreci yeni bir safhanın doğumu olacağından doğum sancıları kaçınılmaz olacaktır. İnsanoğlunun inatçılığı ve yukarıda aktardığım salaklığını da göz önünde bulundurursak, ızdırap dolu bir sürece gireceğimiz kesin gözüküyor.
Yeni ekonomi nasıl olmalı?
Şimdiki teknolojilerle piyasada birçok firmaya gerek yok. Öncelikle ekonomi temel ihtiyaçların tüm halka problemsiz şekilde teminini sağlamalı ki halkın varoluşu garanti altında olsun.
Tüm diğer ürünler ise siparişe has yapılabilir. Örneğin bir arabayı üretip depolamaya gerek yok. Tüm büyük ve orta çaptaki sanayi ürünleri sipariş usulü üretilip teslim edilebilir zira esnek üretim şu anki teknolojiyle mümkündür.
Ekonominin en önemli bacağı halkın eğitimidir. Zira ekonomi evde başlar ve tüm vatandaşların öğrenmesi gereken temel şey ev ekonomisidir, yani aile ve evin ihtiyaçlarının ekonomisi. Bunu beceremeyen bir toplum zaten ekonomik olarak da israf ve toplumsal bölünmeye doğru ilerler. Zaten yirmi birinci yüzyılda yaşadığımız da budur. Bu yüzden tüm doğal zenginliklerin gereksiz kullanımı durdurulmak zorundadır. Tüm halkın birey, aile ve toplum olarak var olabilmesinin temeli olan ‘toplumsal sorumluluk’ her yaş grubuna öğretilmelidir.
Doğanın kanunları gereği ahenk, uyum ve denge tüm bireylerin öğrenmesi ve toplumda muhafaza etmeleri gereken bir yaşam biçimi olmalıdır. Bunu başaran milletler hayatta kalacaktır ve başaramayanlar da yok olacaktır.
Zira ülkeler de insanlar gibidir. Doğarlar, büyürler ve ölürler. Ömürleri o halkın birbirine ne kadar bağlı olduğuna ve birliğine bağlıdır. Toplumsal varoluş, ekonomik varoluşu beraberinde getirir. Bu yüzden yeni ekonomi önce ihtiyaçlar temeli üstüne oturtulmalı ve bir eğitim dahilinde herkese toplumun birlikteliğinin, nasıl doğanın kanunlarına göre olacağı öğretilmelidir.