Etrafımda yoğun bir karanlık varsa, birey olarak bu karanlığı değiştiremem. Ancak, bu karanlığa rağmen, öncelikle kendi varlığıma karşı olan yükümlülük ve sorumlulukla haritalandırılmış bir yaşam biçiminin daimî talepkârı, bir arayıcısı, içsel devrimcisi olabilirsem, bilmek ve anlamakla paralel olarak gerçekleşebilen bir öz değişime neden olacak devinimleri gerçekleştirebilirsem, artan ışığım ölçeğinde, artan bilincim-usum-vicdanım- kavrayışım ölçeğinde, küçük bir alana uzansa da fayda üretebilirim. Bütün bunların olabilmesi için, sanıyorum öncelikle bakıp, anlayıp dönüştürmem gereken yer; gölgelerim… Yani hırslarım, her türlü çıkarcılıklarım, bencilliklerim, aç gözlülüklerim, saldırganlıklarım, başkalarının yaşam hakkına saygısızca göz yumuşlarım, korkularım, tembelliklerim, cehaletim, bilimsellikten ve ussallıktan nemalanmamış tutumlarım ve dahası…

O halde, benim gölgelerimin toplamı, toplumun gölgelerinin bütününü oluşturduğuna göre, şans bunun neresinde? Talih ya da kader bunun neresinde? Ulusun ya da ulusların da daha ileri hamleler yapabilmesi için, gölgelerimin dönüştürülmesi gerekmez mi? Toplumsal uyanış için de gölgelerle, karanlıkla yüzleşmek gerekmez mi? Sanıyorum şimdi tam da zamanı…

İnsan, kendini ve hayatı keşfetme yolculuğunda, kendinden başlayarak inceledikçe inceliyor… İnceldikçe de anlayış kabı derinleşiyor…

Evrenin ilk sözcüğü, “tapas”, yani “disiplin” imiş! Benim disiplinim neye, kime?!

İşte; disiplinim, dikkatim, önceliğim neye, kime ise hayatım da bütünlüğüm de O’na!… Ya da paradoksal olarak parçalanmışlığım da O yüzden!

İnsan yürüdüğü yolu seçimiyle onurlandırmalı ki, parmaklar da eller de ayaklar da vee hayatlar da özgür ve özgür hissedişlerle aksın. Ve tarafını seç! Yeniden başla! Önceliklerini an’da yeniden, yeni bir yerden şekillendir! Kararlarını netleştir! Değerlerini kuşanıp, harekete geç! Bütünlüğünü geri almak üzere bir adım at! Vazgeçme!

Bu ilerleme, varılacak bir yer, bir çıta, bir son, bir sonuç olduğu için değil, ‘’olduğun şey’’ oluşuna izin vermek için!

Ve biliyorum ki, ışık, gücünü her zaman karanlıktan alır, dönüşen karanlıktan beslenir. Gölgeler, yani karanlık, ışığın ana yakıtı be şapşik; kömür gibi.

Herkese bu şapşikten çok sevgiler.