Beyaz bir sayfa, üzerine siyah mürekkeple harflerin yazılmasını özleyen…
Doğdum… Next >
Bebeklik, çocukluk, ergenlik… Next >
Okudum, büyüdüm, iş buldum, evlendim… Next >
Çocuklar, çocuklar da çocuklar… Next >
Öldüm… Next >
SORRY! 404 Not Found… Sayfa bulunamıyor…
Eee n’oldu şimdi?
Back tuşu nerede! Back tuşu nerede!!!
Hah buldum… < Back < Back < Back < Back < Back
Doğdum… Hem de kalbimde bir noktayla!
Herkesin kalbinde bir nokta vardır. Bu nokta, arattırır insana. Bu kalpteki nokta, eğer peşinden gidilirse, insana aradığını buldurur.
Peki, her birimizde olan bu nokta, neyi arattırır bizlere? Varoluş yolumuzun varacağı yeri… Zira yol, varmak içindir.
Bu kalpteki nokta, hayatın bizlere getirdikleriyle beraber, içselliğimizde giderek büyür, ta ki, tüm diğer noktalarla bağ kurup, tüm kâinat oluncaya dek, yolculuğuna devam eder…
Bahsi geçen kalp, arzu ve özlem demektir. Bir organdan ya da edebi bir unsurdan bahsetmiyoruz. Saf bir şekilde, gerçekten neyi arzuladığımızı ve neyi özlediğimizi keşfetmekten bahsediyoruz.
İnsanın nihai arzusu ve özlemi ise bildiğiniz üzere, sonsuzlukta mutlu olmaktır. Ancak bizler, öleceğimizi bile bile, yalandan mutlulukların, geçici hazların peşinden koşarak, kendi mutsuzluğumuza sebebiyet veriyoruz. Üstelik, bunun böyle olduğunu, birçoğumuz çok geç fark ediyor ve elimizdeki tek şey olan ömrümüzü, boş yere harcamış oluyoruz.
Hayatın gerekliliklerini zaten yerine getirmeye çalışıyoruz. Peki, bunun ötesinde ne yapacağız? Çok basit!
Kalbimizdeki noktanın sesine kulak vereceğiz ve yola düşeceğiz. Çünkü, yolun karşısında bizi bekleyen bir sevgilimiz var! Bizim de esasen tek özlediğimiz O’dur. O da bizi özler durur…
Peki, bu noktanın sesi nasıl duyulur?
Bir şekilde büyüdüm, okudum, iş buldum… Evlendim, çocuklarım oldu… Ama hâla bir şeyler eksik… Bütün bunlara henüz erişmemiş olabilirim. Ancak, sanki bunlara erişsem bile, içimde bir eksiklik olacak… İşte, kalpteki noktanın sesi budur. İçsel tarifi çok zor olan bir eksiklik hissiyatıdır. Bir şeyler aramak, ama aradığının ne olduğunu bilmemektir. Kalpteki nokta hep, ‘Bir şeyler eksik ve kendimi bütün hissetmiyorum’ diye sessiz çığlıklar atar durur. Belki de artık bu sessiz çığlıkları duyma ve O’nun peşinden gitme zamanınız gelmiştir…
Unutmayın ki, kalpteki noktamız yani esas eksiklik ve özlemimiz ne anlık hazlarla ne dogmatik bir unsurla ne de kitap bilgisiyle dolar. Kalpteki noktamız ancak ve ancak, diğer kalpteki noktalarla, O’nunla içsel bir sevgi bağı kurarak, bizleri yolculuğa çıkartır ve hakiki anlamı bizlere kazandırır. Ömür, sayılı zaman… Zamanımızı iyi değerlendirmeliyiz. Bize kalan zamanlarda neyin peşinden koştuğumuza, çok dikkat etmeliyiz.
Haydi! Şimdi, beyaz bir sayfa açın. Onu, doğru harflerle bezenmiş ve ışık saçan bir sayfa haline getirin! Umudunuzu asla kaybetmeyin! Zira karanlık zifiri olduğunda ışık yanar ki, böylelikle ışığın ne kadar da parlak olduğunu idrak edebiliriz.
Ve her bir kalpteki nokta, kendi kitabını yazmak için yeryüzündedir. Haydi! Şimdi, kendi kitabınızı yazmaya başlayın. Ancak, şunu söylemek gerekir; bu kitap yalnızken değil, “bir”ken yazılabilir. Şimdiden kaleminize sağlık!
Next >
Özgün Törer