Siyah Uzay Beyaz Tebeşir

Başlangıçtan öncesi… Düşüncenin tohumları ekilirken…

Siyah, sonsuz bir uzay düzlemi…

Bu uzay düzleminin, boysal ya da yönsel bir perspektifi yok. Boyutlar bir, iç içe geçmiş…

Canım sıkılıyor…

Beyaz bir tebeşirle, uzay düzlemine bir şeyler çizmeye başlıyorum. Boyutlar ayrışıyor.

Binbir çeşit, farklı derinliklerde şekiller, uzay boşluğunda yüzüyor.

Çemberler… Çizgiler… Enine ve boyuna farklı büyüklüklerde spiraller… Prizmalar…

Çizdiğim şekiller, uzay düzleminden kendi kendine siliniyor.

Siyah bir uzay düzlemi var ve benim canım sıkılıyor…

Beyazın içindeki renkleri ayrıştırıyorum ve sonsuz tondaki renkler, uzay semasında dans ediyorlar.

Rengarenk geometrik şekiller, farklı derinlik ve boyuttalar… Hareket halindeler.

İçerisinde her türlü şekil ve rengin olduğu bir gökkuşağı çiziyorum. Bu gökkuşağının, farklı genişlik ve uzamsal katmanları var.

Bir süre çizdiklerimi izliyorum, kısa bir süre sonra, yine canım sıkılıyor…

Çizdiklerimi siliyorum.

Parmağımı şıklatmamla eş zamanlı olarak, bütün uzay düzlemi, anlık ışıkla doluyor ve hemen ardından tekrar karanlığa gömülüyor.

Ben parmağımı tekrar şıklattıkça, uzay, tekrar ışıkla doluyor ve hemen ardından yine karanlığa gömülüyor.

Bu kısa aydınlanma anlarına, vınnn, vınnn, vınnn sesleri eşlik ediyor ve bu ses, uzay boşluğunda yankılanıyor.

Sonsuz uzaya, istediğim her şekli çizebilir ve bütün bu karanlık ve sonsuz uzay düzlemini, her türlü güzellikleri içeren, farklı derinliklerde katmanları olan bir tablo haline getirebilirim.

Ama benim canım çok sıkılıyor ve çok hüzünlüyüm… Artık, tek başıma resim çizmek istemiyorum. Sonsuz kadar yalnızım, çok ama çok yalnız…

Keşke, sevgilim, eşim ve dostum olan bir partnerim olsa. Ona, uzay düzlemine resim çizmeyi öğretsem… En güzel resimleri, beraber çizsek…

Onu, çok mutlu etsem… O da benimle çok mutlu olsa… Onun benimle mutlu olmasından, ne kadar da mutlu olurdum! Her şey, bağ içerisinde olurdu ve tüm uzay, aramızdaki bağ ile hiç sönmeden, bizim sevgimizle ışıldardı.

Ona, resim çizmeyi öğretsem, yeterince mutlu olur muydu acaba? Hayır, bu böyle olsaydı, zaten ben de mutlu olurdum.

Buldum!

Ona, kendi istediği resmi çizmeyi öğreteceğim. Her ne istiyorsa, bütün uzay düzlemine, istediği şeyi nakşedecek. Aynı zamanda da kendi çizdiği resmin içerisinde yaşayıp, resmin içerisindeki her türlü haz ve mutlulukla dolacak. Böylelikle o, çok mutlu olacak. Yaşasın… O, çok mutlu olacak… Çok mutlu olacaksın sevgilim!

Bunun gerçekleşmesi için, öncelikle, benim gibi olmalı ki, daha sonradan, benim gibi resim çizmeyi öğrensin. Bunun için, devasa bir kuş olacağım, onu üzerime yapıştıracağım ve beraber, uzay düzleminde resim çizmeye başlayacağız. Böylelikle, ben resim çizerken, sevgilim bana eşlik edecek ve benden resim çizmeyi öğrenecek. Beraber resim çizmek ne güzel sevgilim! Haydi! Bütün uzayı, dans ederek, gezelim! Haydi! Rengarenk kuşlar olup, kanatlanalım ve boyayalım her bir taneyi, birtanem!

İşte! Resim çizmeyi, böyle öğrenecek! Dilediği gibi, sonsuz sayıda farklı cennetler çizip, sonsuz sayıda cennetlerin içinde yaşayabilecek. Çok mutluyum sevgilim, çünkü sen çok mutlu olacaksın. Beraber, çok mutlu olacağız.

Ancak, bir sorun var… Bütün bunları ona verirsem, kendini bana borçlu hissedecek. Ben, onun bana karşı borçlu hissetmesini istemiyorum. Böyle olursa, mutsuz olacak ve ben, onun mutsuz olmasına dayanamam. Bunun için, ona vereceğim her şeyi, kendi çabasıyla elde etmeli. Gönlü ferah bir şekilde, sonsuza dek mutlu olmasının tek yolu bu.

Bunun için, önce, onun içine gireceğim ve onunla tek bir vücut olacağım. Sonra, onunla ayrı düşeceğiz. Sevgilim, bana kendi özlemiyle ve kendi çabasıyla kavuşacak ve bu kez, kavuşmamız sonsuza dek sürecek. O zamana kadar, seni çok özleyeceğim sevgilim. Ve ben, senin mutluluğun için, seni özlemeye razıyım.

Bil ki, senin gözünden bir damla yaş aktığında, benim gözlerimden okyanuslar akacak. Bil ki, olup biten her şey, biz ayrı düştük diye. Sakın üzülme, senin mutluluğun için, böyle olmak zorundaydı. Lütfen, çabuk gel. Beni özle, çünkü, ben seni çok özlüyorum.