Yaklaşık bir haftalık seyahatimden sonra, bu seyahatin bendeki izdüşümleri için, trendeyken kalbimin sesi kalp kalemimi elime aldırıverdi. Elbette benim için dışarısı var ama o da benim içim için… Dışarısı yatay bir serüvenimken, içerisi ise dikey serüvenim. ‘İnsan yeryüzüne, içsel bir serüveni tamamlamak üzere gelmiş’ diyor bilgeler.
Dışarıda bir yuva kurarız, dostlar ediniriz; içerideki hedefimiz de aynıdır. İçimde, kalp dediğim binayı yapmaya çalışıyorum ve o gönül penceresinden insanlara bakmaya çalışıyorum. Kendini bilme çalışmalarım, dışarısı denen uzun yol yerine, daha kısa olan içsel yolu öneriyor bana. Elbette, oyalanmak istemeyen, içine bakma cesareti olanlara… İçsel olumsuzluklarımın sonucundan başka bir şey değil dışarısı. O yalnızca bir uyarı, bana içimde doğru yerde olmadığımı söylüyor. Artık sonuçlarına kızma ve nedenlerinden kaçma sevgili şapşiğim, diye başladı yazmaya.
Ben, bütünde parça değilim, bütünü içinde taşıyan parçayım. Parça denen düşün en sonundayım gibi. Tüm anlamlarım, yolculuğumda bulunduğum yere bağlı olarak da değişim gösteriyor.
Bu içsel seyahatimde, benliklerimin daracık, öfkeli durumlarını fark etmekten daha ürkütücü olan şey, onların kullandıkları sözcüklerin sıradan, yüzeysel anlamlarıyla iletişimler kurmaya çalıştığım ve bilgelikler tasladığım oldu.
‘Başka seçeneğimin olmadığı anlarda, pratik çalışma için gruba katılmam gerekli’ diyor kalp sesi. Sonuçta, güzel sohbetler yeterli değil, kişinin kalpten hissetmesi ve birisinin benim duygularımı uyandırması gerekiyor. İşte böyle bir sohbet de bu benim, manevi edinim ve duyum ve kişinin yaşamını gerçekleştirmesi için gerekli olduğuna gönülden inananlardanım. Hayatın doğum ile ölüm tarihleri arasında geçip, iz bırakmadan son bulmasını tercih etmiyorum. Üstüne çıkıp daha da ilerlemek niyetim, kendime doğru.
Pozitif güç, bana her şeyi kendim için almamı söyleyen negatif güce rağmen, geçimim için ihtiyacım olanı almamı ve aldığımın fazlasını başkalarına fayda sağlamak için vermemi sağlıyor. Erdemli insan olmak ise bu iki gücü barındıran ve olumlu gücü olumsuz olanın üzerine çıkaran kişi yahu şapşiğim.
Kendim için olanı alma arzumun karşısında, kendimden başkalarına verdiğimde, arzumu ıslah ediyorum ve bu çok zor da olsa, kendim için almaktan başkalarına vermeye geliyorum. Ruhum, kolektif arzularım o zaman ilahi bir ışıkla dolar mı acep!
Geçimim için ihtiyacım olanı alır ve geri kalanını başkalarının yararına verirsem, o zaman gerçek erdemli insan mı olurum? Dahası, doğa ile dengelenir miyim? Hayat ve doğa ile doğru dengeyi tutturmak, normal bir yaşam sürmek için kendime ihtiyacım olanı almak ve fazlalığımı topluma dağıtmak demekse… Bu, sadece zar zor maddesel ihtiyaçlarla yaşamak anlamına gelmiyor sanki. Sağlıklı ve zengin olabilirim ve başkalarına çok şey verebilirim.
Bu, kalbimdeki bir eğilimden bahsediyor ve bu eğilim, kalbimde kendisini -kötüden iyiye doğru- düzenledikçe, onun tüm dünya genelinde olumlu şekilde somut hale gelmesini daha fazla göreceğimi hissettiriyor. Bu müthiş bir şey değil mi? Öyleyse hadi şapşiğim sıkı tut elimi, başlayalım…