Aslında kulağa tavsiye gibi geliyor: Her şeyi geride bırak, hayatına devam et. Ancak bu eylemi nadiren tavsiye olarak kullanıyoruz.
Hayattan kaçıyoruz. Hayat, kaşlarını çatan ebeveynler gibi, hâlâ çeki düzen vermediğimiz şeyler için sitem eden bir varlık. Bu sahneyi görmek istemiyoruz.
Küçük bir bebeğin ağlamalarından bıkmış biri gibiyiz hayata karşı. “Bu çocuk neden ağlıyor?” diye bağırıyoruz. Kaçıyoruz. Şimdi susmuyor.
Şu an bu kelimeleri okurken bile içten içe kaçmak için bir alan arayışında olduğumuzu hissediyoruz.
Neden? Neden kaçıyoruz?
Hayat, hepinizin omuzlarında bir yük. Geçmiş de gelecek de büyük bir sorun ve rahatsızlık. Sadece sakince kalamaz mıyız?
Sonra ortaya çıkan birçok istek, rahatımızı bozar. Sanki aramak ve bulmak zorundaymışız gibi hissederiz.
Bir anda her şeyin tadı kaçar, hava kararır sanki.
Sonrasında bilinmezlik vardır. Bu durumları nasıl çözeceğimizi bilmeyiz. Neden sorusu nefesimizi keser.
Kaçma sebebimiz belli aslında: Elimizden bir şey gelmez. Bunu fark ettiğimizde çok küçük yaşlardaydık.
Şimdi ise kaçmaya devam mı etmeliyiz yoksa önümüze bakıp bir yol mu aramalıyız?
Arayan bulur. Değil mi?