İnsanoğlu olarak nesilden nesle gelişimimiz bizi yolun sonuna getirdi diyebiliriz. Ufukta iyi bir gelecek göremiyor, bir şekilde hayatta ilerliyoruz. Hâl böyleyken giderek artan egosuyla insanoğlu da dünyayı içten dışa, dıştan içe tüketti. Doğal kaynaklar her ülkede iyice azaldı. Doymak bilmeyen alma arzumuz bizleri daha çok karşıtlığa ve zarar vermeye doğru itiyor.
Artık şiddet, uyuşturucu ve her türlü madde bağımlılığı, depresyon, çaresizlik, giderek artan ekonomik kriz ve gerçekleşecek olan ekonomik çöküş herkesi iyice daralttı. Politikacıların yaptığı tek şey halkın sırtından kendilerini tatmin etmek. Yolsuzluklar, yalan dolan ve kendi aralarında sonu gelmeyen kavgalar ile koltuklarından ayrılmamak. Halkı daha da fazla sömürüp sadece kendilerine alma sevdası uğruna her şeyi yok etmeyi göze aldıkları bariz. Yani halk kimin umurunda derseniz… Kimsenin umurunda değil.
Peki bizler nasıl var olabileceğiz? Ya birbirimizi yiyeceğiz ya da birlikte birbirimize bakmayı öğrenip hep birlikte yaşayacağız.
Hayatın kişiye verdiği dersler iki şekilde olur, ya ızdırap ya da akıl.
Hayatın acılarını tadarak ders almak yerine ben bir çağrıda bulunmak istiyorum…
Gelin artık yıllardır yaşadığımız, karşıtlıkları, fikirlerimizi, görüşlerimizi, inanç ve hayata olan yaklaşımlarımızı bir kenara koyalım. Hepimizin yüzleri nasıl farklı ise fikirleri de farklı. Bu yüzden farklı fikir ve inançlarımızı hiçbir zaman, asla aynı yapamayız. Bu şekilde devam edersek sadece birbirimizi yiyerek ızdırap çeker, bu şekilde var olamayacağımızı uzun ve acı dolu yıllar sonunda zorakilikten anlarız.
Gelin hepimiz farklı fikir ve görüşlere rağmen ortak bir şeyi kendimize önemli kılalım. Bir başkasının ne ve nasıl düşünmesi ve davranması gerektiğine dair birbirimizi ikna etmeye çalışmayı bırakalım. Sadece birbirimize zarar vermeden kendi fikir ve görüşlerimizle kendi kendimize yaşayalım. Hepimizin tek bir ortak doğrusu olsun: Tüm halkın iyi, mutlu ve huzurlu hayatı.
Zira halkın bir kısmı mutlu ve huzursuz ise diğer kısımların da huzurlu ve mutlu olması mümkün olamayacaktır.
Doğanın ya da Tanrı’nın bizleri farklı yaratmış olması, bizleri birbirimize kırdırmak için değil, birbirimizi tamamlayabilmemiz, herkesin toplumda mutlu olacağı yeri doğal olarak doldurabilmesi içindir.
Birbirimizi yemenin ızdırap ve acısını yıllardır yaşıyoruz. Gelin bir de hep birlikte birbirimizin iyiliğini düşünmenin nasıl olabileceğine doğru yönelelim. ‘Yaptıklarımızın bir başkasına zararı var mı? Bunu bana, eşime, çocuğuma yapsalardı ben nasıl hissederdim?’ Bu düşüncelerle hareket ettiğimiz bir yaklaşımı uygulamayı bir deneyelim. Biz değiştikçe hayatın bize yaklaşımının nasıl değiştiğine şahit olalım.